Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

20 Haziran 2012 Çarşamba

"YAZMAK" İÇİN EYLEM PLANI: YARATICI YAZARLIK ATÖLYESİ


         
           İlk ne zaman başladı?.. Sevgiliye yazılan aşk mektubu ile mi?Derinliklerinde kaybolduğunuz kuyudan çıkmak için mi kullandınız kelimeleri yoksa?
            Kalem mi seslendi size yoksa siz mi kaleme ıslık çaldınız?
           Hadi, itiraf edin…
          Uykunun kollarına atılmak için yatağa kendinizi bıraktığınızda, kelimeler gözlerinizin önünde uçuşuyor; yataktan fırlayıp, masanın üstüne dağılmış notların arasından kalem ve kâğıda ulaşmak için istek  de duyuyorsunuz değil mi?
          Ahh siz, mutlaka… otobüste, hemen yanınızda ayakta dikilen genç kızın cep telefonu ile yaptığı konuşmaya da kulak kabartıyorsunuzdur. Olay örgüsü, basit bir telefon konuşması ile başlasa da burada bitmiyordur. 
          Okuduğunuz kitapların kahramanlarına cümleleri yeniden yazdırdığınızı da mı gizliyorsunuz?
           “ Siz olsanız, böyle mi yazardınız o öyküyü?”… Yazmazdınız değil mi…
          Arada sırada da olsa,  utangaç bir gizlilikle çekingen cümleler dökülüyor mu elinizden ve o cümleler  çantanızda gizlenen küçük bir not defterinin sayfalarına iltica ediyor mu?
          Peki; yazdığınız satırları arada parmak uçlarınızla okşadığınız oluyor mu?...
          Cevaplarınız nedir bilmiyoruz ama...
          Yazmak "eylem" ise  plansız "eylem" olmaz...

BİZİMLE BİR EYLEM PLANLAMAYA VAR MISINIZ?

BETÜL YILMAZ YÖNETİMİNDE  "KEDİ KİTABEVİ YARATICI YAZARLIK  YAZ DÖNEMİ   ATÖLYESİ BAŞLIYOR. ÖNKAYIT VE BİLGİ İÇİN KEDİKİTABEVİ(AHMET BAKKAL)  ARAYABİLİRSİNİZ. (Tlf: 0232 336 72 27)

10 Haziran 2012 Pazar

SEZON FİNALİ


                    Akşamüstü. Binaların arasından sıyrılan güneşin dükkânlara girme mücadelesi gölgeliklerde eriyip gidiyordu. Parlak, kısa tüylü kara kedi, kitabevinin arka bölümünden salınarak geldi ve tam kapı eşiğinde durdu. Patilerini uzattı; önce gerindi, sonra ağzını kulaklarına kadar açarak esnedi. Başını kaldırdı, tenteye teslim olmuş güneş ışığına baktı. Belli belirsiz gülümsedi. Gözlerini yumduğu anda binalar kayboldu; asfalt toprağa, kaldırım taşları çimene, çöp bidonları ağaca dönüştü. Denizin sesi rüzgâra karıştı, ipekten fular olup dolandı boynuna. "Vakit doldu, gitme zamanı..."  fısıltıdan hallice, omzuna dostça dokunur gibi çalındı kulağına. Dönüp kasaya baktı; uzun saçlı, uzun keçi sakallı, gözlüklü adamın sesini tanıyordu. Haklıydı; yaz gelmiş, toprak ısınmış, güneşin  soğuğu önüne katıp var gücü ile kovaladığı zamanlar gelmişti. 
           

          Soğuk günler yeniden gelene kadar, ağırladığımız konukların sesleri dolanacak kitabevinde; köşeye saklanmış kelimeler, kitaplar hakkında konuşacak, söyleşileri çekiştirecekler belki. Belki de Kadir’in çay ocağından gelecek kahveyi, çayı gözleyecekler. Kimilerinin dudak büktüğü, tutmaz dediği bir uğraş, o konuklar sayesinde filizlendi duyuldu, yayıldı Bizans'tan Ankara'ya kadar. Karşı kıyıda yankı buldu, emsallerine öncülük etti. Olmaz denileni olduran bizler değildik; onlardı. 
                       
            
            Yirmi altı konuşmacı... Mümkün olduğunca her telden,mümkün olduğunca her çevreden, işinin uzmanlarını  ağırladık kırmızı koltukta. Şimdi hem tekrar edilmemesi gereken konular var elimizde hem de aşılması şart bir deneyim. Bir adım öteye taşınması gereken, hata kabul etmeyen,  Demokles'in kılıcı kadar keskin... Bu yüzden kedinin de dinlenmeye, enerji toplamaya ihtiyacı var; Kaptan öyle söyledi. Söylerken gözleri ışıldadı ve -bir an- ceketinin altından siyah bir kuyruğun ucu mu göründü ne... 
                      
            Gündüz Badak, Serkan İncekaş, Hakan Cem, Rehber Topuz, Şerife Yalçınkaya, Sina Akyol, İnci Doğaner, Sabri Şiriner, Şadan Gökovalı, Ozan Örmeci, Asuman Susam, Yelda Çetiner, Senih Özay, Yusuf Alper, Aydın Şimşek, Vehbi Moğol, Namık Kuyumcu, Özdemir Nutku, Zeynep Nutku, Doğancan Özsel, Cem Karagözlü, Gürol Tonbul, Şükrü Tül, Hakan Tartan... Hepinize yürekten, candan teşekkürlerimizle... 

 Yazı: AVRAM

Düzelti: SIRRAKALEM